• Kısa ve orta dönem yerine uzun döneme
  • Parçalar yerine bütüne
  • Olaylar yerine yapı ve sistemlere
  • Sonuçlar kadar sebeplere
  • Tek boyutlu düşünceden çok boyutlu düşünceye

7 Ocak 2012 Cumartesi

Türkiye- NATO İlişkilerine Dair- I

Giriş
Özellikle 2000'li yıllardan itibaren, yurt içinde çokça tartışılan bu konuya değinmek istedim..SSCB'nin dağılması ve soğuk savaş döneminin sona ermesiyle, 1990'lar sonrası oluşan tabloda, Türkiye'nin NATO'ya eskisi kadar ihtiyacı kalmamıştır..Bu nedenle Türkiye 'nin NATO üyeliği eskisi kadar önem arz etmediğinden şimdiki kuşaklarda ''en baştan itibaren'' NATO üyeliğinin gereksiz, hatta  Türkiye'nin aleyhine işleyen bir ittifak olduğu algısı oluştu..Şimdilerde NATO, Türkiye için gereksiz bir ittifak olabilir ama ''en başından itibaren gereksiz'' olduğu fikri ise tartışılmaya değer..

Şimdiki genç kuşaklarda bu algının oluşmasında, bence, Türkiye-NATO ilişkilerinin hangi nedenle ve nasıl başladığı konusunun yeterince bilinmemesi nedeniyle çıktığı kanısındayım..Çünkü 1950'lerin dünya düzeni, güç dengeleri ve 1950'lerin Türkiye'si ile 2000'li yılların dünyası, yeni güç dengeleri ve  2000'li yılların Türkiye'si tamamen farklı koşullardadır..2000'li yılların dünyasından ve Türkiye'sinden bakıp, 1950'li yılların koşullarında oluşan yapıları,  bugünki koşullarda oluşmuş yapılarmış gibi ele alıp değerlendirmek doğru değildir..

Diğer yandan, Türkiye'de bir komünist rejim kurma çabasında olan kimi çevrelerin, bu çabalarının sonuçsuz kalmasında, şüphesiz en önemli etken  NATO olmuştur..Türkiye'nin NATO ittifakı içerisinde olması nedeniyle Batılı güçler ve ABD, Türkiye'de bir rejim değişikliğine karşı net bir şekilde taraf olmuşlardır..Türkiye'de komünist akımların önünü kesmişlerdir..Türkiye'nin iç işlerinde ve siyasi hayatında taraf olmuşlardır...Hatta Türkiye'de komünizmle mücadelede  aktif görev almışlardır..

Bu nedenle Türkiye'de komünist rejim çabasında olan bu çevrelerin, gayet haklı olarak, NATO'yu suçlamaları doğaldır..Ve kendilerine ve kurmak istedikleri yeni Türkiye düzenine sürekli engel teşkil etmiş olan NATO'nun emperyalist bir olgu olduğu ve Türkiye'nin çıkarlarına aykırı bir oluşum olduğu iddiasını ortaya sürmeleri de ve bu fikri yaygınlaştırma çabaları da bu nedenle doğal karşılanmalıdır..
.
.
1950'li yılların Türkiye'si de diğer gelişmekte olan ülkeler gibi fakirdir..Ve Türkiye'nin fakir oluşu ve kalkınamamış olması nedeniyle kitleler bir çözüm arayışındadır..Diğer gelişmekte olan ülkelerde de görüldüğü gibi, çözüm arayışında olan kimi kitleler, siyasi yapının ve rejim değişikliğiyle ülkenin selamete ulaşacağını düşünmektedirler...

Bu düşünülen rejimlerden biri de komünizmdir..Nitekim Türkiye'de yaşanan komünizm ve rejim kavgası Türkiye'ye özgü değildir..Gelişmekte olan hemen her ülkede bu tartışmalar yaşanmış, bazı ülkelerde de iç savaş çıkmıştır..

Komünist rejim,  fakir ülkeler için bir umut olmuştur..Çünkü bu fakir ülkeler, yüzlerce yıldır batı tarafından ve batı kapitalizmi tarafından sömürülmüştür..Fakir kalmalarına sebep olarak gördükleri  batıya ve batının kapitalist rejimlerine duydukları  kızgınlıkta, batı rejimlerine alternatif olarak görülen komünizm fikrine sarılmalarında etkin olmuştur...

Tabii ki bu fakir ülkelerde, komünizm fikri, sadece batıya duyulan öfkeyle doğmadı..Komünizm, bu ülkelerin fakirlikten kurtulmaları için bir umuttu.. Ülkeler fakirdi..İsteseler de atılım yapamıyorlardı..Kalkınma hamlesi için toplumsal dönüşümlere, kültürel dönüşümlere ihtiyaç vardı..Ve bir çoğu komünist rejime geçince kalkınabileceğini düşünmekteydi..Kalkınamamanın ve gelişememenin sebebi olarak mevcut siyasi yapıları ve rejimleri olduğunu düşünmekteydi..Komünist rejimin en büyük temsilcisi, SSCB'nin de o yıllarda  hızlı bir kakınma sürecinde olması nedeniyle de rol model olarak SSCB ve komünizm fikri revaçtadır..

Türkiye'de yine kimi çevreler, geçmişten devraldıklar inanç sistemi, kültürel yapıları ve değer yargıları nedeniyle de Komünizm fikrini kendilerine yakın bulmuşlardır..(Komünizm, genelde yanlış algılandığı gibi, sadece bir iktisat felsefesi değildir..Komünizm,  toplumların ekonomik düzeni hakkında sahip olduğu fikirler kadar toplumların tüm değer yargıları, sosyal düzeni, yaşam biçimleri hakkında da geniş  fikirler  içerir).. Bu çevrelerin inanç sistemleri, komünizm ile zaten örtüşmektedir..Ve yüzyıllardır baskı altında hissettikleri inanç sistemlerinin ve kimliklerinin komünizm ile özgürleşebileceğini düşünmektedirler..Komünist rejime geçince kimlikleri ve inançlarını daha rahat ifade edebileceklerini ve yaşayabileceklerini düşünmektedirler..Bu nedenle komünizm fikrini ısrarla savunmaları yadırganmamalıdır..

Hem Türkiye'nin fakirliğine bir çözüm olarak hem de kendini baskı altında hisseden çevrelerin de taraf olmasıyla Türkiye'de komünizm fikri etkin olmuştur..Bu nedenle Türkiye'deki tüm komünist çevreleri, Sovyetler ajanı olmakla itham etmek bu kitlelere haksızlık olur..Yine aynı şekilde bu fikrin karşısında duran çevreleri de Amerikan ajanı olmakla suçlamakta haksızlık olur..

Fakat hem Sovyetler hem Amerika, kendi çıkarlarıyla da örtüştüğü için, Türkiye'de kendilerine yakın buldukları bu çevrelere destek vermişlerdir..Bu nedenle Türkiye'de toplumsal düzeyde yaşanan,  siyasi tartışmalara, rejim kavgalarına bu ülkeler taraf olmuşlardır..
.
.
Ben Türkiye- NATO ilişkilerini, salt bir komünizm-kapitalizm sistemlerinin çekişmesi bağlamında ele almanın yeterli ve doğru olduğunu düşünmüyorum...Daha çok tarihi perspektiften, tarihi Türk-Rus ilişkilerinden, Rusya coğrafyasının jeostratejik zorlamalarından, SSCB' nin çıkarları, Sovyetlerin var olma ve varlığını sürdürmek için rejimini ihraç etme stratejisi açısından, yeni güç dengeleri açısından ve benzer diğer olgular açısından ele almak isterim..

 Tabii ki mutlak doğruluk iddiasında değilim..Sonuçta bu yazı dizisi, tamamen, kendi analizlerimi, tespitlerimi ve yorumlarımı içerir..Takdir edersiniz ki, sonuçta bu benim blogum ve gayet tabii ki kendi bakış açımı, kendi yorumlarımı, kendi analizlerimi  içerir...
.
.
Devam edecek..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Niçin mi fikir değiştiriyorum? Çünkü ben fikirlerimin sahibiyim; Kölesi değil! Fikirlere karşı hiçbir taahhüdüm yoktur; ister korur, ister değiştiririm. Cenap Şahabettin

Ne kadar az bilirseniz; o kadar şiddetle müdafaa edersiniz. Bertrand Russell


Yarın yeni şeyler öğreneceğim..Ve bu nedenle bugünkü fikirlerim yarın değişebilir. Ben sadece verdiğim sözlerin tutsağıyım, düşüncelerimin ve fikirlerimin değil! Y.A

Konuşup anlaşamayacağım hiç kimse yoktur; anlaşamıyorsak konuşamadığımız içindir. Y.A

Sayfa Görünümü

Buradaki yazılar, tamamen kendi düşüncelerimi ve fikirlerimi içerir. Burada sunulan bilgilerin, kullanılan verilerin doğru ve güvenilir olması için gereken özeni göstermiş olsam da size doğruluğunu ve kesinliğini garanti edemem. Yazılarım, herhangi bir kişi veya zümreyi hedef almaz. Hiçbir kurum veya kuruluş ile bağlantılı değildir. Bu blog, kişisel bir blog olup yazıların yayım hakkı Yusuf Aygün'e aittir. Kaynak göstermek ve link vermek şartıyla yazılarımı kullanabilir, alıntı yapabilirsiniz... Her yazı, bir emeğin ürünüdür. Emeğe saygı göstermenizden dolayı teşekkür ederim.