• Kısa ve orta dönem yerine uzun döneme
  • Parçalar yerine bütüne
  • Olaylar yerine yapı ve sistemlere
  • Sonuçlar kadar sebeplere
  • Tek boyutlu düşünceden çok boyutlu düşünceye

27 Temmuz 2014 Pazar

Borsa ve Yatırım konularında yeni başlayanlar için

'' IF YOU'RE SO SMART, WHY AREN'T YOU RICH? ''
Madem o kadar akıllısın, neden zengin değilsin?

İş yoğunluğundan dolayı blogumu ihmal ettiğimin farkındayım. Uzun uzun analizler yazmak her zaman mümkün olmuyor... Sizlere de faydası olacağını umduğum güzel şeylere denk geldiğimde, ara ara bu tür şeyler paylaşmak böyle zamanlarda en doğrusu.. Aşağıda yatırım ve borsalar konusunda yapılmış, basit anlatımda güzel bir çalışma var...  iyi seyirler



---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

William Ackman: Everything You Need to Know About Finance and Investing in Under an Hour
(http://www.youtube.com/watch?v=WEDIj9JBTC8 )

23 Haziran 2013 Pazar

Piyasalarda Neler Oluyor- Yorum ve Değerlendirme


Giriş

Öncelikle borsalar ve hisse senetlerinin yukarı veya aşağı yönde etkileyen önemli bazı parametreleri özetleyip değerlendirmek doğru olacaktır. Çünkü bu parametrelerin pozitif olması yükseliş, negatif olması da düşüşü getirecektir. Şu an bu parametreler negatif durumdadır. Geçmişte borsaları yükselten etmenler aşağıda kısaca özetlenmiştir. Geçmişteki yükselişin nedenleri anlaşılırsa şu anki düşüşün de nedenlerini izah etmek kolay olacaktır. Geçmişte hisseleri yukarı taşıyan etmenlerin şu an tersi gerçekleşiyor. Hisseler hangi nedenlerle yükseldiyse o nedenlerin negatife dönmesi ile borsalar satış baskısı altında kaldı...

 Borsalar ve Hisse senetleri birkaç şekilde yükselme eğilimindedir.

  • Dünya ve/veya ülke ekonomisinin genişleme dönemlerinde (ekonomik genişleme ve daralma döngüleri) firmaların artan satışları ve yükselen karlarına paralel olarak hisse senetleri değerlenebilir.
  • Veya gelecek dönemde Dünya ve/veya ülke ekonomisinin gelecekte iyi bir performans göstermesinin beklenmesi ve bu beklenti ile hisse senetlerinde pozisyon alınması
  • Şirket değerlemede, kullanılan yöntemlerin faiz seviyesine duyarlı olması… Mesela İndirgenmiş nakit akımları yönteminde indirgeme için kullanılan Ağırlıklı sermaye maliyeti, faiz+ ülke risk priminden oluşur. Eğer faizler düşükse, firmaların gelecek yıl nakit akımlarını bu yıla taşımak için daha düşük indirgeme katsayıları kullanılacağından veya daha düşük oranda iskonto edileceğinden firmaların değerlemesi daha yüksek olacaktır. Faizlerin aynı zamanda risk faktörünün de bir bileşeni olduğu göz önüne alınırsa düşük faiz, normal zamanlarda  ülkelerde risk priminin de düşük olabileceğinin sonucudur. Bu durumda sermaye maliyetleri daha düşük olacaktır ve şirket değerlemede daha yüksek fiyatlar elde edilebilecektir.  Yine düşük faiz, varlık fiyatlarının daha yukarıda değerlenmesine yol açtığından, firmaların varlıklarına göre, net aktif değerine göre yapılan değerlemelerde de daha yüksek hisse değerlemelerine ulaşılır.
  • Bol likidite ve ucuz finansman ortamı, yatırımcıları daha riskli varlıklara yönlendirmektedir ve dolaysıyla hisse senetlerine olan talebi ve borsalara giren paranın daha çok oluşu da hisse senedi fiyatlarını artırmaktadır.
  • Düşük faiz, sabit getirili enstrümanların getirisini düşürdüğünden daha yüksek getiri potansiyeli sunan borsalara yani hisse senetlerine olan talebi artırmakta ve hisse senetlerinde talep bazlı fiyat artışına yol açmaktadır.
  • Borsaların küresel kriz sonrası dönemde itici gücü, Dünya ekonomisinin döngüsel genişleme döneminde olmasından ziyade bol likidite ve düşük faiz ortamının mevcudiyeti idi. Dolaysıyla Borsaların itici gücü olan düşük faiz, bol likidite ortamını kesintiye uğratacak her gelişmenin dünya borsalarında sert tepkilere yol açması normal karşılanmalıdır.

Dünya ekonomisinin lokomotifi  Amerikan ekonomisi ve piyasalarıdır. Fed’in parasal genişlemeyi 2013 sonlarına doğru azaltıp 2014 ortalarında sonlandıracak olması, Doların değerlenmesine ve faizlerin yükselmesine yol açtı.  Düşük faiz seviyesinin oluşmasında, ekonomilerdeki büyümenin yavaş olması nedeniyle yatırımcıların kredi talebi sınırlı artıyor olmasına karşın Merkez Bankalarının piyasaya likidite aktarıyor oluşlarıydı. Şu anki durumda likiditenin çekilmesi nedeniyle piyasalardaki düşüş, ekonomilerin gelecek büyüme beklentileri ve pozitif öngörüler ile yani bol likiditenin yerini alacak başka beklentiler olmaması nedeniyle telafi edilemiyor. Amerikan ekonomisi diğer gelişmiş ülkelere göre daha iyi durumda olmasına karşın Dünya ekonomisinin genel görünümü hızlı bir büyüme vaat etmediğinden borsalardaki düşüşü telafi edebilecek diğer beklentiler yeterince güçlü değil. Bu yüzden likiditenin çekileceği endişesiyle gelişmekte olan ülke piyasalarındaki hızlı düşüşler dengelenemedi.

Amerika’dan pompalan ucuz Dolar, ekonomik büyüme performansı daha yüksek olan gelişmekte olan ekonomilerin borsalarını yukarı taşımıştı. Fed’in kararı sonrası Dolar’ın hem gelişmekte olan piyasaları terk ediyor oluşu hem Dolar’ın değerleniyor olması; Gelişmekte olan piyasalarda düşüşün çok daha sert olmasına yol açtı. Gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinde değer kaybı çok daha sert oldu.
Küresel kriz sonrası, piyasalara pompalanan bol likidite sonrası, beklentiler Dolar’ın değer kaybedecek olması ve yükselen bir enflasyona sebep olacağı yönündeydi. Gelinen durumda Dolar sanıldığı kadar değer kaybetmemiş, diğer taraftan korkulan bir enflasyona da yol açmamıştı.  Amerika  ve diğer gelişmiş ülkeler istemelerine rağmen ekonomik gelişmeyi destekleyecek bir enflasyon yaratamadılar. Bu süreçte bol likiditenin Dolar’a sert değer kaybettireceğini ve enflasyona yol açacağını düşünerek Altın alan yatırımcıların bu beklentileri gerçekleşmedi ve Altın yeni rekorlar göremedi.

Yine bu süreçte bol likidite, ucuz dolar, yükselen enflasyon beklentisi nedeniyle yatırımcılar diğer emtialarda da kuvvetli pozisyon almışlardı. Üstelik bol likiditenin Dünya ekonomisinin gelişimini hızlandıracağı ve emtialara olan talebin artacağı beklentisi de emtia fiyatlarını yukarı iten bir diğer neden olmuştu. Yüksek emtia fiyatları, bu tarz ürünler üreten şirketlerin hisse senetlerini yukarı taşımıştı. Fakat 2012 sonrası küresel ekonominin yavaşlaması, Dolar’ın hızlı değer kaybetmek yerine güçlü duruşu,  küresel bir enflasyon dalgasının oluşmaması nedeniyle yukarıdaki beklentiler gerçekleşmemiş ve bu beklentiler ile alınan emtialardaki, Altındaki pozisyonlar satışa dönmüştü.

Şimdi gelinen süreçte bol likiditenin kısılmaya başlaması, Dolar’ı daha da değerlendirecek ve faizlerin daha da yukarı çıkmasına yol açabilecektir. Bu durumda Hisse senetleri, emtialar da satışlara yol açacaktır.
Dolar’ın tekrar Amerika’ya dönecek olması Gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışının hızlanmasına yol açacaktır. Yükselen Faizler, sermaye maliyetini yükselttiğinden ucuza borçlanarak Gelişmekte olan ülkelerde yatırım yapan yatırımcıların bu yatırımlarını azaltmasına dolaysıyla Gelişmekte olan ülkelere akan sermayenin yavaşlamasına ve dolaysıyla gelişmekte olan ülkelerin piyasalarının yükseliş momentumunun zayıflamasına yol açacaktır.

Sonuç

FED’in parasal genişlemeden çıkış stratejisine yönelik endişelerle yılbaşından bu yana dünya endeksinden negatif yönde ayrışan gelişmekte olan piyasalardaki düşüş %13.9’a ulaştı.

  •  Borsalar eskisi gibi büyük getiriler vaat etmiyor
  •  Altın ve Emtialar üzerinde baskı devam edecek
  • Gelişmekte olan piyasalardan para çıkışı devam edebilir veya Gelişmekte olan piyasalara akan sermayenin hızı yavaşlayacaktır.
  • Global ekonomi hızlı bir büyüme vaat etmediğinden firmaların satış ve kar hacimlerinde  artış yavaşlamakta, bu durum  ilerisi için artan bir hisse senedi fiyatı beklentisini düşürmektedir.

Türkiye

Türkiye, yukarıdaki gelişmelere ilave olarak geçmişte öne çıkmayan örtülü zayıflıklarının artık görünmeye başlaması ile ekstra riskler ihtiva etmeye başladı.


  1. Türkiye tasarruf açığı ve cari açık sorunu olan bir ekonomidir. Dış sermaye akışının zayıflaması Türkiye’nin hem ekonomik gelişimini yavaşlatabilecek hem de cari açık finansmanını riskli hale getirecektir.
  2. Türkiye’de özel sektörün 146 Milyar Dolar döviz açığı bulunuyor.  Dolar’ın değerlenmesi nedeniyle birçok firma kur zararı yazacaktır.
  3. Yükselen Döviz kuru, enflasyonu yukarı taşıyacak, faizleri yukarı taşıyacak ve varlık fiyatlarının ve hisse senetlerinin ucuzlamasına yol açacaktır.
  4. Türkiye’de artan politik riskler, Amerika’da Fed’in parasal genişlemeyi yavaşlatması, Türkiye ekonomisinin eskisi gibi çok yüksek büyüme oranları vaat etmiyor oluşu vb nedenler Türkiye’den sermaye çıkışlarına neden oldu. Orta ve uzun dönemde Türkiye’ye dış sermaye girişinin devam edeceğini beklemekle beraber kısa dönemde eskisi gibi yoğun sermaye girişi olmama ihtimali yüksek görünüyor.
  5. Türkiye ekonomisinin % 7-10  büyüme aralığından % 3-5 aralığına inmiş olması nedeniyle yurt içi firmaların satışlarının ve kar büyümelerinin yavaşlamasına yol açtı. Firmaların hızlı büyüyemiyor oluşu da hisse senetlerinin eskisi gibi hızlı yükselmesinin önünü kesmiş oldu.
  6. Dünya ekonomisinin de yavaşlıyor olması, Türkiye’nin ihracatını artırarak büyümesini sağlamaya çalışmasını zayıflatan bir unsur oldu. Hatta son dönemde ihracat performansında zayıflama görünüyor.
  7. Yükselen kur, yükselen enflasyona yol açtığı takdirde faizlerin yükselecek olması hem hisse senetlerinin daha ucuz fiyatlardan değerlenmesine hem de faiz gelirleri düşük olduğu için mecburi hisse senetleri yatırımcısı olan yatırımcıların tekrar borsadan çıkarak sabit getirili enstrümanlara, faizli getirilere dönmesine ve borsalardan para çıkışına neden olabilecektir.

- Yurt içi büyüme, ilk çeyrekte beklentilerin üzerinde % 3 gelmesine rağmen Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme hızının oldukça altında büyüyor olması nedeniyle yüksek büyüme hızlarında ortaya çıkan cari açık sorunu henüz görünmüyor. Öte taraftan Döviz kurları daha da hızlı artmaz ise, enflasyondaki düşük seyir, önümüzdeki aylarda artacak olsa da kontrollü bir seyir izleyebilir. Bu nedenlerle şimdilik eli kuvvetli görünen TCMB’nin piyasalara ara ara müdahaleleri görülecektir. Yani mevcut durum TCMB’nin imkan ve kabiliyeti ile baş edebileceği durumlar… Bu nedenle panik olmak için henüz somut emareler yok. Fakat eskisi gibi Türkiye’ye yönelik toz pembe tablolarda çizmek oldukça zor. [Düşük büyüme, cari açık, artan politik ve toplumsal riskler, Ortadoğu’daki gelişmeler, ihracatın büyüme hızının düşmesi vb.]

Sonuç
  • Türkiye -eskisi gibi-  yatırımcılara çok cazip getiriler ve bol beklentili piyasalar sunmuyor
  • Artan ekonomik kırılganlıklar, düşük kur, düşük faiz, düşük enflasyon dönemini sona erdirebilir.
  • Son dönemde artan politik ve toplumsal gerginlikler Türkiye’ye yönelik endişeleri artırdı. Yabancı yatırımcının Türkiye’de politik istikrarın devam etmeyeceğini düşünmeye başlamış olması Türkiye piyasaları için oldukça negatif bir etken
  •  Dövizde yatay-yukarı, borsalar da düşüş veya yatay seyir
  •  Altın fiyatları yurtiçinde iki şekilde etkilenmekte. Yurt dışında Dolar değerlendikçe Altın fiyatlarında gerileme devam edecektir. Dolaysıyla yurtiçinde de Altın fiyatlarının düşmesine yol açabilecektir. Fakat Yurt içinde Dolar’ın değerleniyor olması da, Altın fiyatlarını TL’ye çevirirken daha fazla TL olarak çevrilecek olması da Altın fiyatlarındaki bu gerilemeyi sınırlayacaktır. Yani yurtiçinde Altın fiyatları artacaksa da bu artışın reel bir artış olmayacağı düşünülebilir.  Örnek olarak Yurtdışında Altın ons fiyatı 1400dolar, ve yurt içinde Dolar/ TL de 1,8 olsun. Bu durumda yurtiçi altının ons fiyatı = 1400*1,8 = 2520 TL … Diyelim ki Altın ons fiyatı yurt dışında 1300 Dolar’a düştü fakat yurt içinde de Dolar/TL 1,95 oldu. Bu durumda yurtiçi altın fiyatı =1300*1,95 =2535 TL olur. Yani yurtdışında Altın fiyatları düşerken sanki yurtiçinde artış oldu gibi ama reel olarak bakıldığında yurtiçi altın fiyatları diğer enstrümanlar kadar getiri elde edememiş olacaktır

Son düşüşlerle BIST’in fiyat kazanç oranları 11,6’ya özellikle bankacılık sektörünün F/K sı ise 8,3 seviyelere geldi. Bu seviyeler özellikle bankacılık sektöründe alım için oldukça uygun seviyeler. Tabiki kur artışı dizginlenemez ve özel sektör bilançoları daha da hızlı bozulursa doğal olarak bankacılık sektörü üzerindeki riskler artacak ve daha düşük çarpanlara inilecektir.  Bankacılık sektörü, ülke risklerine daha duyarlıdır. Tahsili gecikecek krediler, artan batık krediler diğer taraftan azalan yatırım fırsatı nedeniyle mali yapısı güçlü kredi kullanıcılarının da kredi talep etmemeleri…  Diğer taraftan faizlerin hızlı yükseliyor olması, bankaların elindeki tahvillerin değer kaybetmesine ve bilançolarında olumsuzluğa neden olacaktır. Bu nedenle böyle dönemlerde oldukça ucuzlamalarına rağmen yatırımcılar risk korkusuyla bankacılık sektöründe alım yapmaktan kaçınırlar... Fakat piyasalar toparladığında da oldukça ucuz görünen banka hisseleri en hızlı tepki veren hisse senetleri olmaktadır. Bu nedenle kademeli alım için bu sektör takip edilmelidir.

Türkiye’de kur seviyesinin gerilemesi oldukça zor görünmekte bu nedenle net döviz fazlası olan firmalar da alım için fırsat kollanmalıdır.

Artan risklere karşılık, defansif portföye yönelik olarak çalkantılı piyasalara daha az duyarlı, temel ürünler üreten sağlık, Telekom vb sektörler ile bu kapsama girmeyen savunma sektörleri düşünülebilir. Yabancı ülkelerde kriz zamanı savunma ihaleleri tasarruf için ilk iptal edilen gruplardandır fakat Türkiye’nin bulunduğu coğrafya nedeniyle savunma sektöründe ihalelerden çabuk vazgeçilmiyor. Yine bu dönemde ucuzlaması halinde Türkiye’nin tek rafinerisi olan Tüpraş takip edilebilir. 

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Önemli Not: Bu paylaşım bir yatırım tavsiyesi değildir. Sadece bir yorum ve değerlendirmedir. Yukarıdaki öngörüler veya değerlendirmeler şahsi görüşler olup doğru olup olmaması hiç kimseye garanti edilmemiştir.  

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Dünyayı Türkiye'den ibaret sanmak...

Son zamanlarda Afrika ve Uzakdoğu Asya, çok daha fazla ilgimi çekmeye başladı.  Çocukluğumdan beri farklı medeniyetlere, kültürlere, ülkelere meraklı olsam da, bu ülkeleri biraz daha detaylı araştırınca, aslında bu ülkeler hakkında çok fazla şey bilmediğimi ve bu ülkelerin, medeniyetlerin bizlere haber bültenlerinden çok daha fazlasını ifade etmesi gerektiğini farkettim. Çünkü biz, Afrikayı haber bültenlerinde sadece yabani hayvan belgeselleri, iç savaşları ve fakirliğiyle, Uzakdoğu Asya'yı da sel , doğal afetler vb felaket haberleri kadar biliyor ve doğal olarak birçok ülkeyi yanlış veya eksik tanıyoruz. Dikkatimi çeken bir diğer husus, eğitim sistemimizin dünyaya bakışı...Eğitim sistemimiz, o kadar kendimize ve yakın çevremize odaklı ki, tüm dünyayı Türkiye'nin ekseni etrafında dönüyor sanıyoruz.

1500'lerden sonra Avrupalıların dünyaya açılmaları ve dünyayı kolonileştirmeleri neticesinde dünyanın heryerinde herhangi bir Avrupa ülkesinin izini görmek mümkün. Öte taraftan bu ülkeler dünyaya açıldıklarından dünya ile ilgili gelişmelerden bize göre çok daha haberdarlar... AB, siyasi bir güç olarak dünya düzeninde eskisi kadar etkin olmasa da geçmişten gelen birikimleri neticesinde, ekonomik girişimleri hala her kıtada faal..Diğer kültürler de onları tanıyıp bildiğinden Avrupa ülkelerinin başka ülkelerle ticari bağ kurması bize göre daha kolay...

Mesela, geçen ayın sonunda  Moğolistan'da seçimler yapıldı. 3 milyonluk ülkedeki seçim bizi hiç ilgilendirmezken Avrupa haber kanallarında bu seçimlere ciddi önem atfedildi. Myanmar veya Burma diye bizim sadece adını bildiğimiz ülkede, bir kadın siyasetçi, Aung San Suu Kyi, seçimi kazanarak  ülkenin yönetimini devraldı ve bu durum yine bizde önemsenmezken, o kadın siyasetçi AB ülkelerini ziyaret etti ve AB ülkelerinde ciddi rağbet gördü ve ana haber bültenlerinde sıkça yer aldı. Mali'de isyancı  Ensaruddin grubunun, ele geçirdiği Timbuktu'da çeşitli tarihi eserlere yönelik saldırıları, yine bu ülke kanallarında haber olurken, bizi yine hiç ilgilendirmedi. (Bu haberler neden önemli, sonra değineceğim)

Bütün bunları geçtim, yanı başımızda Suriye'ye bu kadar haber bültenlerinde yer ayrılırken ve bu ülke bizim için bu kadar önemliyken, açıkcası bizde doğru dürüst - birkaçı istisna- Suriye uzmanı yok...İran'ı iyi tanıyan fazla uzmanımız yok...Hatta Arap coğrafyasındaki 25 elçiliğimizde kariyer memuru olarak yaklaşık 135 kişi çalışıyor ve bu elçiliklerde sadece 6 diplomat Arapça biliyor(*)... Ve bu halimizle bu ülkelerin dinamiklerini bilip politika üreteceğiz!...Koca Afrika kıtasında üç yıl öncesine göre sadece 12 elçiliğimiz vardı...Yani dış dünyadan bu kadar uzağız. Zaten Afrika veya çok uzak başka bir ülke hakkında internette araştırma yapsanız, bulabileceğiniz Türkçe kaynak, bir iki gazete haberi, birkaç gezi notu...O kadar..

Halbuki biz kalkınmak ve hatta dünya devleti olmak için yola koyulmuşuz.. Yola koyulmuşuz ama bu çoğunlukla lafta... Kalkınmak için dış ticaretimizi geliştirmek zorundayız. Büyüyen sanayimize pazar, sanayimiz için hammadde temin etmek zorundayız ve üstelik Türkiye hammadde kaynağı bol bir ülke değil... Yani biz,  dışarıya bağımlıyız, dolaysıyla dünyayı doğru tanımak ve dünya ülkeleriyle daha fazla ilişki kurmak mecburiyetindeyiz. Dış ticareti büyütmek içinse dünyaya açılmak, başka kültürleri ve toplumları tanımak gerekir. Belki de biz, dünyayı yeterince tanımadığımızdan boş yere bu kadar cari açık veriyoruz...Türkiye'nin sanayi kapasitesi ve üretim kalitesi düşük değil ama pazar bulmakta zorlanıyoruz, biryerlerde bizim ürünümüze ihtiyaç duyan biri var ve biz ona, onun dilini, kültürünü bilmediğimizden belki de onun varlığından haberdar olmadığımızdan ulaşamıyoruz.. Belki de ithal ettiğimiz bazı mineralleri, üretildiği ülkeyi tanımadığımızdan, bağlantı kuramadığımızdan, aracı ülkeler veya komisyonculardan alıyor, gereğinden fazla ödeme yapıyoruzdur... O çok uzak durduğumuz ülkelerin bazıları ise ihtiyaç duyduğumuz zengin kaynaklara sahip.

Kendi bölgemizde bir iki atraksiyon yaparak, hemen dünya devleti olacağımızı sanmamızda dış dünyayı yeterince bilmememizden kaynaklanıyor. Bölgesel güç ile dünya devleti tanımı arasındaki farkı bilemeyecek kadar...

Hiç düşündünüz mü? Belgesellerde izlediğiniz Afrika, bu kadar ormanlık arazilere, nehirlere ve yer altı kaynaklarına sahipken niye fakirlik çekiyor? Hiç merak ettiniz mi, mesela 80 milyonluk Kongo'nun ( iki tane Kongo var, biri büyük, biri küçük) tarihi nedir, neye inanırlar, coğrafyalarında ne var, Belçika ile nasıl bir ilgileri var, yer altı kaynakları, madenleri nelerdir? ....Cevap, tabiki hayır olacaktır,  merak etmeyiz! Biz, bizden başkasını merak etmeyiz ki, başkasına da vakit ayıralım...

Böyle olunca da ticaretimiz geliştirmek, yatırım fırsatlarını değerlendirmek, hammadde temin etmek ve işlediğimiz ürüne pazar bulmak oldukça zor olacaktır.

Yurt içi gündemimiz, çoğunlukla politikacıların ağız dalaşı, terör  ve komşularımızdaki sorunlardan ibarettir. Eğitim sistemimizde de Avrupa birliği ülkeleri ve komşularımız haricinde diğer kültürlere, uzak coğrafyalara, medeniyetlere yer verilmez, verilmediğinden farkındalığımız olmaz ve merak etmeyiz...

Durum bu olunca da  zannediyoruz ki, birçok ülke sabah akşam, yemiyor içmiyor Türkiye'yi düşünüyor, ona kumpas kuruyor ve sanki herkes işini gücünü bırakıp bize karşı daha iyi nasıl komplo kurarızın peşinde...Durumu böyle algılayınca ülkelere bakışımız da, görüşlerimiz de, eylemlerimiz de tutarlı olmuyor...Mesela bizdeki Amerika karşıtlarının neden ABD karşıtı oldukları bile çoğunlukla meçhul...Yurtiçinde siyasi rakiplerine ABD destek veriyor, belki o yüzden..Kendilerine destek verse dost olacaklar..Birçoğu, sorsanız size anti-emperyalist olduklarından ABD karşıtı olduğunu söyleyecektir ama gerçekte anti-emperyalist görüşte olduklarından değil..Öyle olsa birçoğu ilk fırsatta ABD'ye koşmaz, hamburger tüketmek için can atmaz, parasını dolara çevirmek için fırsat kollamaz, çocuğunu eğitim için ABD'ye gönderme hesabı yapmaz, çocuğu ABD vatandaşı olsun diye doğumunu ABD'de yapmak için uğraşmaz, tatillerde Miami'ye koşmaz, Hollywood filmlerine ve dizilerine yapışmaz ve de Türkçe konuşurken araya ingilizce kelimeler serpiştirmeye can atmaz... Aslında ABD karşıtı görünmek, kitlelere aydın olduğunuz havasını vermek için son zamanlarda bulunmuş en iyi kılıf...Gerçekte ABD, ne dostumuz ne düşmanımızdır...Çıkarlarımız örtüşürse beraber hareket ederiz, çatışırsa rakip oluruz..

Moğolistan, yer altı madenleriyle yükselen bir yıldız, o yüzden seçimler önemliydi...Myanmar'lı kadın politikacı ülkesine döndükten sonra Alman televizyonu - DW- Almanya'dan giden yatırımcı heyetin Myanmardaki görüşmelerini ve değerlendirmelerini aktardı...Gayet tabiki yeni yapılanan ve dış dünyaya kapılarını açan 60 milyonluk Myanmar'da (**) Almanya'nın ticaret ve yatırım bağlantısı kurarak bu fırsatları herkesten önce değerlendirmesi gayet doğal... Mali'deki tarihi eserler zaten ilginizi çekmiyor, biliyorum, o haberin bir önemi yok... Burma da Bagan'ın , Kamboçya'daki Angkor'un bize bişey ifade etmemesi gibi...

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Ortalama bir Amerikalı da dünyaya bizim gibi bakıyor ama dünya onların ayağına geldiğinden ve de ülkenin ticari firmalarında, think-tank kuruluşlarında, araştırma ensitülerinde, üniversitelerinde ve kamuda bu tür konularda yetişmiş çok sayıda uzmanı olduğundan onlar adına sorun yok...Bizim böyle bir durumumuz olmadığından dünyaya böyle bakma lüksümüz yok...
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kısacası biz Türk insanı, kafamızda bir dünya yaratmış ve ona inanmışız...Bizim merkezinde olmadığımız coğrafyalara bir dünya kadar uzağız... Fakat Kenya'yı bir kaç koşucu veya atletten ibaret sanan bir toplumun yakın zamanda  dış ticaretinde büyük adımlar atması, hatta bazı ülkelerde hala konsolosluğu olmayan bir ülkenin dünya devleti olması da öyle kolay değil..Yanıbaşındaki Arap coğrafyasını bile doğru tanıyamayan ülkenin bu kadar büyük role soyunması, vizyon açısından güzel ama kabiliyeti, programı ve eylem planı hedefle tutarlı değil... Bunun için devlet olarakta toplum olarakta dış dünyaya daha çok açılmalıyız... Hem eğitim sistemimizde hem diplomasimizde...


[Dünya turu yapmadan ölmek, hayattaki en büyük kaybım olacağını düşünüyorum. Umarım birgün zamanım ve imkanım olacaktır. Ha bu arada Madagaskar, ada olup 587.000 kmkare ve 22 milyon nüfuslu bir yer ...:))]


---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(*) http://www.usak.org.tr/dyazdir.asp?id=871
Afrika ekonomilerinde görünüm için bakılabilir.
http://www.theatlantic.com/international/archive/2012/05/the-next-asia-is-africa-inside-the-continents-rapid-economic-growth/257441/
http://www.economywatch.com/economy-business-and-finance-news/africa-rising-can-the-dark-continent-outshine-its-former-colonial-masters.29-09.html
http://trumanproject.org/doctrine-blog/the-elephant-in-the-room-why-america-must-invest-in-africas-economy/
http://thehill.com/blogs/congress-blog/economy-a-budget/232635-why-investment-in-africa-makes-a-difference
http://www.worldfinancialreview.com/?p=1440
(**)http://en.wikipedia.org/wiki/Myanmar
http://en.wikipedia.org/wiki/Persecution_of_Muslims_in_Burma
http://en.wikipedia.org/wiki/2012_Rakhine_State_riots

Niçin mi fikir değiştiriyorum? Çünkü ben fikirlerimin sahibiyim; Kölesi değil! Fikirlere karşı hiçbir taahhüdüm yoktur; ister korur, ister değiştiririm. Cenap Şahabettin

Ne kadar az bilirseniz; o kadar şiddetle müdafaa edersiniz. Bertrand Russell


Yarın yeni şeyler öğreneceğim..Ve bu nedenle bugünkü fikirlerim yarın değişebilir. Ben sadece verdiğim sözlerin tutsağıyım, düşüncelerimin ve fikirlerimin değil! Y.A

Konuşup anlaşamayacağım hiç kimse yoktur; anlaşamıyorsak konuşamadığımız içindir. Y.A

Sayfa Görünümü

Buradaki yazılar, tamamen kendi düşüncelerimi ve fikirlerimi içerir. Burada sunulan bilgilerin, kullanılan verilerin doğru ve güvenilir olması için gereken özeni göstermiş olsam da size doğruluğunu ve kesinliğini garanti edemem. Yazılarım, herhangi bir kişi veya zümreyi hedef almaz. Hiçbir kurum veya kuruluş ile bağlantılı değildir. Bu blog, kişisel bir blog olup yazıların yayım hakkı Yusuf Aygün'e aittir. Kaynak göstermek ve link vermek şartıyla yazılarımı kullanabilir, alıntı yapabilirsiniz... Her yazı, bir emeğin ürünüdür. Emeğe saygı göstermenizden dolayı teşekkür ederim.