• Kısa ve orta dönem yerine uzun döneme
  • Parçalar yerine bütüne
  • Olaylar yerine yapı ve sistemlere
  • Sonuçlar kadar sebeplere
  • Tek boyutlu düşünceden çok boyutlu düşünceye

14 Mart 2012 Çarşamba

Artık Dünyaya Daha Çok Kadın Eli Değmeli...


8 Mart Dünya kadınlar günü geldi geçti..O gün birçok Tv kanalında uzmanlar konuştu, günün anlam ve önemine dair konuşmalar yapıldı...O konuşmalardan dikkatimi çeken ve bana en anlamlı gelen iki hususu paylaşmak isterim.  Birincisi; bir konuşmacı, ''bölgesel çatışmaların ve ekonomik krizlerin toplumları yorduğunu ve bu kasvetli ortamı tekrar düzene koymak ve dünyamızı tekrar daha yaşanabilir kılmak için kadınlar artık daha fazla sorumluluk almalı'' dedi. Çünkü işler yürümüyor ve dünyanın artık barışa ve huzura ihtiyacı var. Bir diğeri, ''Avrupa'da üst yönetiminde kadın yönetici olan şirketlerin faaliyet karlılığı, kadın yönetici olmayan şirketlere göre iki kat daha fazla olduğu ve bu nedenle kadınlar iş dünyasında da daha fazla sorumluluk almalılar'' dedi...
Ki ben de aynı kanaatteyim, kadınlar artık beklememeli ve daha fazla sorumluluk almalılar..Bizi bize bırakırlarsa yakında mavi-yeşil gezegenimiz kükürt ve barut kokusuna teslim olacak..İş dünyası derseniz, bir yandan kriz korkusu, bir yandan hiç ummadık ülkelerde yani bir zamanlar örnek olarak gösterilen ülkelerde etik kuralların dışına çıkıldığı için veya bazılarının aç gözlülüğü yüzünden  bir o yana bir bu yana savrulan şirketler, ekonomiler vb.. Kadınlar doğaları gereği bu tür şeyleri bizden daha fazla önemsediklerinden, tıpkı yaşadıkları yeri daha güzelleştirme ve koruma iç güdüleri gibi, muhtemelen bu tür olumsuzlukların bu boyutlara varmasını engellerlerdi.

Kadınlara toplum olarak çoğunlukla aile ile ilgili roller vermeyi tercih ediyoruz ve onların iş dünyasında ve yönetim kademlerinde  bazı şeyleri iyi yapamayacağı hissine kapılıyoruz. Neden derseniz biz erkeklerin her şeyi onlardan daha iyi yapabildiğimizi sandığımızdan..Halbuki onlar birçok şeyi bizden daha iyi yapıyor...Dahası ilham kaynağımız da onlar.. Yani dünyada estetiğin, sanatın, yaşama değer katmanın, onu anlamlandırmanın ve güzelleştirmenin  bence hem kaynağı hem itici gücü kadınlar..

En güzel ve en iddialı eserleri erkekler yaratmıştır diyebilirsiniz..Kocaman mimari eserleri, en iddialı senfonileri, en güzel resimleri vb çoğunlukla erkek sanatçılar yapmıştır diyebilirsiniz...Fakat onlara bu ilhamı verenler de kadınlar olmuştur. Yoksa Dünya sadece erkeklerin dünyası olsaydı herhalde süsleme sanatıyla uğraşanlara ''kılıbık'' derdik ve ne çinilerde bir süsleme, ne birbirinden ışıltılı avizeler, ne birbirinden ince işlemeli ahşap vb olmazdı..Hasılı sanat da olmazdı mimari de..Çünkü biz erkeklerin gözü daha çok realiteye takılıyor ve bu bakış açısının da her zaman için geçerli ve mutlak doğru olduğunu  zannediyoruz..Birçok meselede ihtiyacı karşılamışsa gerisine ne gerek var deriz..Çok ince işlerle uğraşmak bize fazlasıyla detay gelir..Halbuki kadınlar realitenin ötesine geçip anlam ve güzelliğe de önem veriyor..Sadece ''sonuç'' değil ''nasıl''la da çok ilgililer..
Kadınların yaşadığı yeri daha güzelleştirme ve güzel olan şeylere olan merakları onlardaki estetik algıyı daha da güçlendiriyor..O yüzden oya işlemesinden takıya, günlük kullanım eşyalarından mimari eserlere hemen her şey onların ilgi alanındadır. Ve bu merakları ister istemez yaşamda sanat kaygısını öne çıkarıyor..Bu estetik kaygı nedeniyle dünyada güzel sanat eserleri var olabilmiştir. Onlar olmasa romantizm de olmazdı ve haliyle kuru kuruya bir yaşam tarzımız olurdu..Erkek dünyasında da sanata yer olmasını ben çoğunlukla onların beğenisi nedeniyle var olduğunu düşünürüm. Belki çocukken annemizden gördüğümüz oyadır, takıdır vb süslemelerin bilinç altında bizdeki estetik kaygıyı güçlendirdiğini ve bizde bu şekilde var olduğunu düşünüyorum. Yani estetik algısının kadınlarda doğuştan, erkeklerde sonradan kazanılan bir olgu olduğunu düşünüyorum…

Ben çoğu zaman kadınların biz erkeklerden daha güzel yaşadığını düşünürüm..Her şey onlar içindir..Giyim kuşamdan, tüketim eşyasına, takıdan duvarda asılı tabloya.. Çünkü güzel şeylere beğenileri vardır, bu yüzden tüketmeye meraklılar... Ve onlar tükettikçe daha yeni güzel eserlere olan talep artıyor.. Üstelik onlar için hemen her obje anlamlıdır. Ya bir hatırası vardır, ya çok güzeldir vb.. Bize sorsanız, aman ne gerek var deriz, işin içinden çıkarız...

Bu yüzden kadınlar dünyaya sadece reel ve iş görür diye bakmazlar..Ona anlam katarlar, nesnelere duygu yüklerler ve realitenin daha ötesine geçerler..Kırıp dökmek onlar için zafer değildir..Daha derli toplu ve daha güzel olan onlar için zaferdir..Yani bizim gibi dünyamızı eksi ve artı yahut yenmek veya yenilmek diye tasnif etmezler..Gri tonlara da önem verirler.. Onlar için sadece sonuç değil o sonuca nasıl varıldığı da önemlidir. Zaten batan birçok şirket sadece sonuç odaklıyız dedikleri için battı..Nasıl yaptıkları önemli değildi ama gün geçti nasıl yaptıkları sorun oldu..

Yine kadınların aileyi önemsemeleri yaşama bağlılığa, insan hayatına daha fazla anlam kazandırıyor. Yoksa onlar engellemese, onların göz yaşları engel olmasa  biz şimdiye belki de kaçıncı dünya savaşını yapmış, dünyadan geriye kalmışsa işe yarar, zarar görmemiş köşeler onlar için de hala savaşıyor olurduk..

Kadınlarda daha görev bağlılığı var ve iş kültürünün iş ahlakına dönmesi onlar için daha önemli..Bence bu yüzden kadınların daha üst düzey sorumluk aldıkları yerlerde hak ve adalet daha ön plana çıkabilir. Kurumlarda etik dışı davranışların önü kesilebilir. Aç gözlülüğün beslediği korkusuz risk algısını durdurabilirler..Çünkü kadınlar gereksiz riske mesafeli dururlar..Sadece kazanmak değil kaybetmemeyi de daha fazla önemsediklerinden ve var olanı koruma iç güdüsü, ona duygusal bağlılıkları birçok şeyin yok olup gitmesini engelliyor..Muhtemelen batan şirketler de tahminim fazla kadın yönetici yoktu..
Yoksa aceleciliklerinden ve hırsları için kuralları çiğnemeleri yüzünden batan şirketleri, kadınların sabırlı tavrı durdurabilirdi.. Onları etik değerler ve kendi kuralları içinde tutabilirlerdi..

Belki kadınlar özel hayatlarında bize izahı zor gelen ve bu nedenle gereksiz olduğunu düşündüğümüz işler yapıyor olabilirler, yukarıda saydığım özelliklerin tersini yapıyorlar diye düşünebilirsiniz. Bence burada bir algı sorunu var ve biz bu durumu genelleyip her işlerinin böyle olduğunu zannediyoruz..Halbuki öğrenciyken en intizamlı defterler onlarındı, ödevleri zamanında teslim edenler de onlardı..Sabırla sevdiklerinin yolunu bekleyenler de onlar... Yani kadınlar sorumluluk aldıklarında kendi özel yaşantılarındaki birçok davranışlarının ötesine geçip aldıkları sorumlulukla ilgili diğer özelliklerini ön plana çıkarabiliyorlar..Yani duygularıyla profesyonelliği daha iyi eşleştiriyorlar..

Geçenlerde şehir dışı bir yolculuğa çıkmıştım. Geri dönüp geldiğimde evde bambaşka bir hava vardı..Mutlaka bu eve kadın eli değmiştir dedim..Tamam biz de evimizi çok dağıtmıyoruz ama bu kadar düzenli ve temiz de olmuyordu.. Beraber kaldığım arkadaşlarım, evi temizletmişler ve  evimiz orta çağdan yeni çağa taşınmıştı..Bir kere daha anladım ki o tatlı cadıların ellerinde keramet  var..Neye dokunsalar o daha güzelleşiyor..(Elektronik araçlar hariç, onları pek bir benimsemiyor, genelde bozuyorlar da :))

Yani biz erkekler kendi başımıza kaldığımızda neden bakımsız hale geliyoruz, yaşadığımız yerler neden çabuk dağılıyor?..Aynı mantıkla biz özel hayatımızda dağınık iken işimizi daha iyi ve daha düzenli yapacağımız fikrine varıyoruz da sıra kadınlara geldiğinde neden onların özel yaşantılarındaki gereksiz işleri iş hayatında da aynen sürdüreceklerini düşünüyoruz?.. Yukarıda bahsettiğim algı sorunun da kastettiğim budur. Yani biz erkekler günlük hayatımızdaki kimi sorumsuzluklarımızı, dağınıklıklarımızı görmezden geliyoruz ve  iş hayatında bunları yapmayacağımızı düşünüyoruz ama garip bir biçimde kadınların özel hayatlarındaki bazen bize izahı zor gelen davranışlarını iş hayatında da aynen sürdüreceklerini düşüncesine kapılıyoruz.. Açıkcası haksız bir biçimde tek taraflı bir değerlendirmeyle bakıyoruz onlara...

Kadınlar olmasa belli ki biz dünyayı evimiz gibi dağınık hale getireceğiz..Gereksiz masraf diye onu güzelleştirmeye çabalamayacağız..Sonuç odaklıyız deyip iş ahlakını ve etik değerleri dışarıda bırakacağız..Gün geçtikçe dünyada rekabet artıyor ve kazanmak için her yol mübahtır anlayışı giderek her yere hakim oluyor.. Ormanlara kereste, denizlere balık ambarı, rüzgara potansiyel enerji, akarsulara hidroelektrik santrali, dağlara maden kaynağı, yabani hayvanlara kürk gözüyle bakar olduk.. Artık her şeye endüstri gözüyle, nasıl para yaparız gözüyle bakar olduk.. Dünyamız aç gözlülüğümüzün ve hırslarımızın kurbanı olacağa benzer...Biri bizi durdurmalı..Ve o birileri dünyamız yangın yerine dönmeden müdahale etmeli..İşte o birileri de kadınlar...Sadece yaşadıkları yerlere, evlerimize değil yaşadığımız gezegene de daha fazla kadın eli değmeli..İş dünyasında daha fazla sorumluluk alarak firmaları daha sürdürülebilir bir başarıya taşımalılar.. Ve sürdürülebilir başarı için gereken, etik değerlerin iş ahlakına dönüştürülmesi hususunda daha çok katkı sunmalılar.. Kısacası işlerin nasıl yürüdüğüne daha çok karar vermeliler..Yoksa koca oğlanlar gezegeni yaşanmaz hale getirmenin peşinde...

Dönem dönem bazı trendler vardır..Mesela sonuç odaklı olmak…Bu kavram başlanan bir işin kısa sürede sonuca bağlanması mıdır yoksa makyavelist bir anlayışla sonuç elde edilsin de nasıl olursa olsun mudur?..Bence birçok yerde bu kavram ikinci  manasında ele alınıyor ve nasıl yapıldığı önemsenmiyor…Ama sürdürülebilir olmanın temel koşulu bir işin sonucu değil, nasıl yapıldığıdır. Çünkü doğru yapılan işin sonucu da doğru olur. Ama her doğru sonuç o işin doğru yapıldığını göstermez. Çünkü bir işi sonlandırmanın binbir yolu vardır. Önemli olan doğru ‘’nasıl’’ı seçmek…

Nitekim son krizde birçok şirketin yaptıkları işi  nasıl yaptıklarına geçmişte önem vermedikleri için kağıttan kaplanlar gibi yıkıldığını gördük.. Halbuki onlar da kriz öncesinde güzel sonuçlar elde ediyorlardı.. Ama iş süreçleri sürdürülebilir değildi aldıkları sonuçlar da kalıcı olmadı..Ben bu yüzden kadınların hem iş dünyasında hem siyasi hayatta daha çok yer almasının dünyamız için en doğru karar olacağını düşünüyorum.. Çünkü artık sadece sonuca değil ‘’en doğrusu nasıl olmalı’’ diyenlere ihtiyaç var. Gezegenimizi yeniden anlamlandıracak düşüncelere ve duygulara ihtiyaç var.. Objelere anlam yükleyen, onu daha da güzelleştiren ve onları değerli kılan anlayış da, bakış tarzı da maalesef biz erkeklerde değil kadınlarda var.. 

Kadınlara sanki lütfediyormuşcasına, bi zahmet veya kibarlık olsun diye daha üst düzey görevler verelim, kontenjan ayıralım gibi anlamsız düşüncelere gerek yok... Fırsat eşitliği sağlayalım, onları eşit terazide değerlendirelim yeterli.. Eminim birçoğu zaten o görevlere hakkıyla gelecektir.. Bu da bizim kendi algımızı yeniden tartmamızla olacak.. Tek taraflı bakış açımızı değiştirmekle, daha adil ve her iki yönlü bakmamızla mümkün olacak.. Kadınlar daha fazla ve daha üst düzey sorumluluk alırlarsa eminim dünyamız tekrar el işi, göz nuru olarak yeniden anlamlı hale gelecektir.. Bu da hepimizin yararına..Daha adil bir dünya ve daha güzel bir gelecek için artık dünyaya daha fazla kadın eli değmeli derim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Niçin mi fikir değiştiriyorum? Çünkü ben fikirlerimin sahibiyim; Kölesi değil! Fikirlere karşı hiçbir taahhüdüm yoktur; ister korur, ister değiştiririm. Cenap Şahabettin

Ne kadar az bilirseniz; o kadar şiddetle müdafaa edersiniz. Bertrand Russell


Yarın yeni şeyler öğreneceğim..Ve bu nedenle bugünkü fikirlerim yarın değişebilir. Ben sadece verdiğim sözlerin tutsağıyım, düşüncelerimin ve fikirlerimin değil! Y.A

Konuşup anlaşamayacağım hiç kimse yoktur; anlaşamıyorsak konuşamadığımız içindir. Y.A

Sayfa Görünümü

Buradaki yazılar, tamamen kendi düşüncelerimi ve fikirlerimi içerir. Burada sunulan bilgilerin, kullanılan verilerin doğru ve güvenilir olması için gereken özeni göstermiş olsam da size doğruluğunu ve kesinliğini garanti edemem. Yazılarım, herhangi bir kişi veya zümreyi hedef almaz. Hiçbir kurum veya kuruluş ile bağlantılı değildir. Bu blog, kişisel bir blog olup yazıların yayım hakkı Yusuf Aygün'e aittir. Kaynak göstermek ve link vermek şartıyla yazılarımı kullanabilir, alıntı yapabilirsiniz... Her yazı, bir emeğin ürünüdür. Emeğe saygı göstermenizden dolayı teşekkür ederim.