• Kısa ve orta dönem yerine uzun döneme
  • Parçalar yerine bütüne
  • Olaylar yerine yapı ve sistemlere
  • Sonuçlar kadar sebeplere
  • Tek boyutlu düşünceden çok boyutlu düşünceye

23 Haziran 2013 Pazar

Piyasalarda Neler Oluyor- Yorum ve Değerlendirme


Giriş

Öncelikle borsalar ve hisse senetlerinin yukarı veya aşağı yönde etkileyen önemli bazı parametreleri özetleyip değerlendirmek doğru olacaktır. Çünkü bu parametrelerin pozitif olması yükseliş, negatif olması da düşüşü getirecektir. Şu an bu parametreler negatif durumdadır. Geçmişte borsaları yükselten etmenler aşağıda kısaca özetlenmiştir. Geçmişteki yükselişin nedenleri anlaşılırsa şu anki düşüşün de nedenlerini izah etmek kolay olacaktır. Geçmişte hisseleri yukarı taşıyan etmenlerin şu an tersi gerçekleşiyor. Hisseler hangi nedenlerle yükseldiyse o nedenlerin negatife dönmesi ile borsalar satış baskısı altında kaldı...

 Borsalar ve Hisse senetleri birkaç şekilde yükselme eğilimindedir.

  • Dünya ve/veya ülke ekonomisinin genişleme dönemlerinde (ekonomik genişleme ve daralma döngüleri) firmaların artan satışları ve yükselen karlarına paralel olarak hisse senetleri değerlenebilir.
  • Veya gelecek dönemde Dünya ve/veya ülke ekonomisinin gelecekte iyi bir performans göstermesinin beklenmesi ve bu beklenti ile hisse senetlerinde pozisyon alınması
  • Şirket değerlemede, kullanılan yöntemlerin faiz seviyesine duyarlı olması… Mesela İndirgenmiş nakit akımları yönteminde indirgeme için kullanılan Ağırlıklı sermaye maliyeti, faiz+ ülke risk priminden oluşur. Eğer faizler düşükse, firmaların gelecek yıl nakit akımlarını bu yıla taşımak için daha düşük indirgeme katsayıları kullanılacağından veya daha düşük oranda iskonto edileceğinden firmaların değerlemesi daha yüksek olacaktır. Faizlerin aynı zamanda risk faktörünün de bir bileşeni olduğu göz önüne alınırsa düşük faiz, normal zamanlarda  ülkelerde risk priminin de düşük olabileceğinin sonucudur. Bu durumda sermaye maliyetleri daha düşük olacaktır ve şirket değerlemede daha yüksek fiyatlar elde edilebilecektir.  Yine düşük faiz, varlık fiyatlarının daha yukarıda değerlenmesine yol açtığından, firmaların varlıklarına göre, net aktif değerine göre yapılan değerlemelerde de daha yüksek hisse değerlemelerine ulaşılır.
  • Bol likidite ve ucuz finansman ortamı, yatırımcıları daha riskli varlıklara yönlendirmektedir ve dolaysıyla hisse senetlerine olan talebi ve borsalara giren paranın daha çok oluşu da hisse senedi fiyatlarını artırmaktadır.
  • Düşük faiz, sabit getirili enstrümanların getirisini düşürdüğünden daha yüksek getiri potansiyeli sunan borsalara yani hisse senetlerine olan talebi artırmakta ve hisse senetlerinde talep bazlı fiyat artışına yol açmaktadır.
  • Borsaların küresel kriz sonrası dönemde itici gücü, Dünya ekonomisinin döngüsel genişleme döneminde olmasından ziyade bol likidite ve düşük faiz ortamının mevcudiyeti idi. Dolaysıyla Borsaların itici gücü olan düşük faiz, bol likidite ortamını kesintiye uğratacak her gelişmenin dünya borsalarında sert tepkilere yol açması normal karşılanmalıdır.

Dünya ekonomisinin lokomotifi  Amerikan ekonomisi ve piyasalarıdır. Fed’in parasal genişlemeyi 2013 sonlarına doğru azaltıp 2014 ortalarında sonlandıracak olması, Doların değerlenmesine ve faizlerin yükselmesine yol açtı.  Düşük faiz seviyesinin oluşmasında, ekonomilerdeki büyümenin yavaş olması nedeniyle yatırımcıların kredi talebi sınırlı artıyor olmasına karşın Merkez Bankalarının piyasaya likidite aktarıyor oluşlarıydı. Şu anki durumda likiditenin çekilmesi nedeniyle piyasalardaki düşüş, ekonomilerin gelecek büyüme beklentileri ve pozitif öngörüler ile yani bol likiditenin yerini alacak başka beklentiler olmaması nedeniyle telafi edilemiyor. Amerikan ekonomisi diğer gelişmiş ülkelere göre daha iyi durumda olmasına karşın Dünya ekonomisinin genel görünümü hızlı bir büyüme vaat etmediğinden borsalardaki düşüşü telafi edebilecek diğer beklentiler yeterince güçlü değil. Bu yüzden likiditenin çekileceği endişesiyle gelişmekte olan ülke piyasalarındaki hızlı düşüşler dengelenemedi.

Amerika’dan pompalan ucuz Dolar, ekonomik büyüme performansı daha yüksek olan gelişmekte olan ekonomilerin borsalarını yukarı taşımıştı. Fed’in kararı sonrası Dolar’ın hem gelişmekte olan piyasaları terk ediyor oluşu hem Dolar’ın değerleniyor olması; Gelişmekte olan piyasalarda düşüşün çok daha sert olmasına yol açtı. Gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinde değer kaybı çok daha sert oldu.
Küresel kriz sonrası, piyasalara pompalanan bol likidite sonrası, beklentiler Dolar’ın değer kaybedecek olması ve yükselen bir enflasyona sebep olacağı yönündeydi. Gelinen durumda Dolar sanıldığı kadar değer kaybetmemiş, diğer taraftan korkulan bir enflasyona da yol açmamıştı.  Amerika  ve diğer gelişmiş ülkeler istemelerine rağmen ekonomik gelişmeyi destekleyecek bir enflasyon yaratamadılar. Bu süreçte bol likiditenin Dolar’a sert değer kaybettireceğini ve enflasyona yol açacağını düşünerek Altın alan yatırımcıların bu beklentileri gerçekleşmedi ve Altın yeni rekorlar göremedi.

Yine bu süreçte bol likidite, ucuz dolar, yükselen enflasyon beklentisi nedeniyle yatırımcılar diğer emtialarda da kuvvetli pozisyon almışlardı. Üstelik bol likiditenin Dünya ekonomisinin gelişimini hızlandıracağı ve emtialara olan talebin artacağı beklentisi de emtia fiyatlarını yukarı iten bir diğer neden olmuştu. Yüksek emtia fiyatları, bu tarz ürünler üreten şirketlerin hisse senetlerini yukarı taşımıştı. Fakat 2012 sonrası küresel ekonominin yavaşlaması, Dolar’ın hızlı değer kaybetmek yerine güçlü duruşu,  küresel bir enflasyon dalgasının oluşmaması nedeniyle yukarıdaki beklentiler gerçekleşmemiş ve bu beklentiler ile alınan emtialardaki, Altındaki pozisyonlar satışa dönmüştü.

Şimdi gelinen süreçte bol likiditenin kısılmaya başlaması, Dolar’ı daha da değerlendirecek ve faizlerin daha da yukarı çıkmasına yol açabilecektir. Bu durumda Hisse senetleri, emtialar da satışlara yol açacaktır.
Dolar’ın tekrar Amerika’ya dönecek olması Gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışının hızlanmasına yol açacaktır. Yükselen Faizler, sermaye maliyetini yükselttiğinden ucuza borçlanarak Gelişmekte olan ülkelerde yatırım yapan yatırımcıların bu yatırımlarını azaltmasına dolaysıyla Gelişmekte olan ülkelere akan sermayenin yavaşlamasına ve dolaysıyla gelişmekte olan ülkelerin piyasalarının yükseliş momentumunun zayıflamasına yol açacaktır.

Sonuç

FED’in parasal genişlemeden çıkış stratejisine yönelik endişelerle yılbaşından bu yana dünya endeksinden negatif yönde ayrışan gelişmekte olan piyasalardaki düşüş %13.9’a ulaştı.

  •  Borsalar eskisi gibi büyük getiriler vaat etmiyor
  •  Altın ve Emtialar üzerinde baskı devam edecek
  • Gelişmekte olan piyasalardan para çıkışı devam edebilir veya Gelişmekte olan piyasalara akan sermayenin hızı yavaşlayacaktır.
  • Global ekonomi hızlı bir büyüme vaat etmediğinden firmaların satış ve kar hacimlerinde  artış yavaşlamakta, bu durum  ilerisi için artan bir hisse senedi fiyatı beklentisini düşürmektedir.

Türkiye

Türkiye, yukarıdaki gelişmelere ilave olarak geçmişte öne çıkmayan örtülü zayıflıklarının artık görünmeye başlaması ile ekstra riskler ihtiva etmeye başladı.


  1. Türkiye tasarruf açığı ve cari açık sorunu olan bir ekonomidir. Dış sermaye akışının zayıflaması Türkiye’nin hem ekonomik gelişimini yavaşlatabilecek hem de cari açık finansmanını riskli hale getirecektir.
  2. Türkiye’de özel sektörün 146 Milyar Dolar döviz açığı bulunuyor.  Dolar’ın değerlenmesi nedeniyle birçok firma kur zararı yazacaktır.
  3. Yükselen Döviz kuru, enflasyonu yukarı taşıyacak, faizleri yukarı taşıyacak ve varlık fiyatlarının ve hisse senetlerinin ucuzlamasına yol açacaktır.
  4. Türkiye’de artan politik riskler, Amerika’da Fed’in parasal genişlemeyi yavaşlatması, Türkiye ekonomisinin eskisi gibi çok yüksek büyüme oranları vaat etmiyor oluşu vb nedenler Türkiye’den sermaye çıkışlarına neden oldu. Orta ve uzun dönemde Türkiye’ye dış sermaye girişinin devam edeceğini beklemekle beraber kısa dönemde eskisi gibi yoğun sermaye girişi olmama ihtimali yüksek görünüyor.
  5. Türkiye ekonomisinin % 7-10  büyüme aralığından % 3-5 aralığına inmiş olması nedeniyle yurt içi firmaların satışlarının ve kar büyümelerinin yavaşlamasına yol açtı. Firmaların hızlı büyüyemiyor oluşu da hisse senetlerinin eskisi gibi hızlı yükselmesinin önünü kesmiş oldu.
  6. Dünya ekonomisinin de yavaşlıyor olması, Türkiye’nin ihracatını artırarak büyümesini sağlamaya çalışmasını zayıflatan bir unsur oldu. Hatta son dönemde ihracat performansında zayıflama görünüyor.
  7. Yükselen kur, yükselen enflasyona yol açtığı takdirde faizlerin yükselecek olması hem hisse senetlerinin daha ucuz fiyatlardan değerlenmesine hem de faiz gelirleri düşük olduğu için mecburi hisse senetleri yatırımcısı olan yatırımcıların tekrar borsadan çıkarak sabit getirili enstrümanlara, faizli getirilere dönmesine ve borsalardan para çıkışına neden olabilecektir.

- Yurt içi büyüme, ilk çeyrekte beklentilerin üzerinde % 3 gelmesine rağmen Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme hızının oldukça altında büyüyor olması nedeniyle yüksek büyüme hızlarında ortaya çıkan cari açık sorunu henüz görünmüyor. Öte taraftan Döviz kurları daha da hızlı artmaz ise, enflasyondaki düşük seyir, önümüzdeki aylarda artacak olsa da kontrollü bir seyir izleyebilir. Bu nedenlerle şimdilik eli kuvvetli görünen TCMB’nin piyasalara ara ara müdahaleleri görülecektir. Yani mevcut durum TCMB’nin imkan ve kabiliyeti ile baş edebileceği durumlar… Bu nedenle panik olmak için henüz somut emareler yok. Fakat eskisi gibi Türkiye’ye yönelik toz pembe tablolarda çizmek oldukça zor. [Düşük büyüme, cari açık, artan politik ve toplumsal riskler, Ortadoğu’daki gelişmeler, ihracatın büyüme hızının düşmesi vb.]

Sonuç
  • Türkiye -eskisi gibi-  yatırımcılara çok cazip getiriler ve bol beklentili piyasalar sunmuyor
  • Artan ekonomik kırılganlıklar, düşük kur, düşük faiz, düşük enflasyon dönemini sona erdirebilir.
  • Son dönemde artan politik ve toplumsal gerginlikler Türkiye’ye yönelik endişeleri artırdı. Yabancı yatırımcının Türkiye’de politik istikrarın devam etmeyeceğini düşünmeye başlamış olması Türkiye piyasaları için oldukça negatif bir etken
  •  Dövizde yatay-yukarı, borsalar da düşüş veya yatay seyir
  •  Altın fiyatları yurtiçinde iki şekilde etkilenmekte. Yurt dışında Dolar değerlendikçe Altın fiyatlarında gerileme devam edecektir. Dolaysıyla yurtiçinde de Altın fiyatlarının düşmesine yol açabilecektir. Fakat Yurt içinde Dolar’ın değerleniyor olması da, Altın fiyatlarını TL’ye çevirirken daha fazla TL olarak çevrilecek olması da Altın fiyatlarındaki bu gerilemeyi sınırlayacaktır. Yani yurtiçinde Altın fiyatları artacaksa da bu artışın reel bir artış olmayacağı düşünülebilir.  Örnek olarak Yurtdışında Altın ons fiyatı 1400dolar, ve yurt içinde Dolar/ TL de 1,8 olsun. Bu durumda yurtiçi altının ons fiyatı = 1400*1,8 = 2520 TL … Diyelim ki Altın ons fiyatı yurt dışında 1300 Dolar’a düştü fakat yurt içinde de Dolar/TL 1,95 oldu. Bu durumda yurtiçi altın fiyatı =1300*1,95 =2535 TL olur. Yani yurtdışında Altın fiyatları düşerken sanki yurtiçinde artış oldu gibi ama reel olarak bakıldığında yurtiçi altın fiyatları diğer enstrümanlar kadar getiri elde edememiş olacaktır

Son düşüşlerle BIST’in fiyat kazanç oranları 11,6’ya özellikle bankacılık sektörünün F/K sı ise 8,3 seviyelere geldi. Bu seviyeler özellikle bankacılık sektöründe alım için oldukça uygun seviyeler. Tabiki kur artışı dizginlenemez ve özel sektör bilançoları daha da hızlı bozulursa doğal olarak bankacılık sektörü üzerindeki riskler artacak ve daha düşük çarpanlara inilecektir.  Bankacılık sektörü, ülke risklerine daha duyarlıdır. Tahsili gecikecek krediler, artan batık krediler diğer taraftan azalan yatırım fırsatı nedeniyle mali yapısı güçlü kredi kullanıcılarının da kredi talep etmemeleri…  Diğer taraftan faizlerin hızlı yükseliyor olması, bankaların elindeki tahvillerin değer kaybetmesine ve bilançolarında olumsuzluğa neden olacaktır. Bu nedenle böyle dönemlerde oldukça ucuzlamalarına rağmen yatırımcılar risk korkusuyla bankacılık sektöründe alım yapmaktan kaçınırlar... Fakat piyasalar toparladığında da oldukça ucuz görünen banka hisseleri en hızlı tepki veren hisse senetleri olmaktadır. Bu nedenle kademeli alım için bu sektör takip edilmelidir.

Türkiye’de kur seviyesinin gerilemesi oldukça zor görünmekte bu nedenle net döviz fazlası olan firmalar da alım için fırsat kollanmalıdır.

Artan risklere karşılık, defansif portföye yönelik olarak çalkantılı piyasalara daha az duyarlı, temel ürünler üreten sağlık, Telekom vb sektörler ile bu kapsama girmeyen savunma sektörleri düşünülebilir. Yabancı ülkelerde kriz zamanı savunma ihaleleri tasarruf için ilk iptal edilen gruplardandır fakat Türkiye’nin bulunduğu coğrafya nedeniyle savunma sektöründe ihalelerden çabuk vazgeçilmiyor. Yine bu dönemde ucuzlaması halinde Türkiye’nin tek rafinerisi olan Tüpraş takip edilebilir. 

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Önemli Not: Bu paylaşım bir yatırım tavsiyesi değildir. Sadece bir yorum ve değerlendirmedir. Yukarıdaki öngörüler veya değerlendirmeler şahsi görüşler olup doğru olup olmaması hiç kimseye garanti edilmemiştir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Niçin mi fikir değiştiriyorum? Çünkü ben fikirlerimin sahibiyim; Kölesi değil! Fikirlere karşı hiçbir taahhüdüm yoktur; ister korur, ister değiştiririm. Cenap Şahabettin

Ne kadar az bilirseniz; o kadar şiddetle müdafaa edersiniz. Bertrand Russell


Yarın yeni şeyler öğreneceğim..Ve bu nedenle bugünkü fikirlerim yarın değişebilir. Ben sadece verdiğim sözlerin tutsağıyım, düşüncelerimin ve fikirlerimin değil! Y.A

Konuşup anlaşamayacağım hiç kimse yoktur; anlaşamıyorsak konuşamadığımız içindir. Y.A

Sayfa Görünümü

Buradaki yazılar, tamamen kendi düşüncelerimi ve fikirlerimi içerir. Burada sunulan bilgilerin, kullanılan verilerin doğru ve güvenilir olması için gereken özeni göstermiş olsam da size doğruluğunu ve kesinliğini garanti edemem. Yazılarım, herhangi bir kişi veya zümreyi hedef almaz. Hiçbir kurum veya kuruluş ile bağlantılı değildir. Bu blog, kişisel bir blog olup yazıların yayım hakkı Yusuf Aygün'e aittir. Kaynak göstermek ve link vermek şartıyla yazılarımı kullanabilir, alıntı yapabilirsiniz... Her yazı, bir emeğin ürünüdür. Emeğe saygı göstermenizden dolayı teşekkür ederim.