• Kısa ve orta dönem yerine uzun döneme
  • Parçalar yerine bütüne
  • Olaylar yerine yapı ve sistemlere
  • Sonuçlar kadar sebeplere
  • Tek boyutlu düşünceden çok boyutlu düşünceye

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Dünyayı Türkiye'den ibaret sanmak...

Son zamanlarda Afrika ve Uzakdoğu Asya, çok daha fazla ilgimi çekmeye başladı.  Çocukluğumdan beri farklı medeniyetlere, kültürlere, ülkelere meraklı olsam da, bu ülkeleri biraz daha detaylı araştırınca, aslında bu ülkeler hakkında çok fazla şey bilmediğimi ve bu ülkelerin, medeniyetlerin bizlere haber bültenlerinden çok daha fazlasını ifade etmesi gerektiğini farkettim. Çünkü biz, Afrikayı haber bültenlerinde sadece yabani hayvan belgeselleri, iç savaşları ve fakirliğiyle, Uzakdoğu Asya'yı da sel , doğal afetler vb felaket haberleri kadar biliyor ve doğal olarak birçok ülkeyi yanlış veya eksik tanıyoruz. Dikkatimi çeken bir diğer husus, eğitim sistemimizin dünyaya bakışı...Eğitim sistemimiz, o kadar kendimize ve yakın çevremize odaklı ki, tüm dünyayı Türkiye'nin ekseni etrafında dönüyor sanıyoruz.

1500'lerden sonra Avrupalıların dünyaya açılmaları ve dünyayı kolonileştirmeleri neticesinde dünyanın heryerinde herhangi bir Avrupa ülkesinin izini görmek mümkün. Öte taraftan bu ülkeler dünyaya açıldıklarından dünya ile ilgili gelişmelerden bize göre çok daha haberdarlar... AB, siyasi bir güç olarak dünya düzeninde eskisi kadar etkin olmasa da geçmişten gelen birikimleri neticesinde, ekonomik girişimleri hala her kıtada faal..Diğer kültürler de onları tanıyıp bildiğinden Avrupa ülkelerinin başka ülkelerle ticari bağ kurması bize göre daha kolay...

Mesela, geçen ayın sonunda  Moğolistan'da seçimler yapıldı. 3 milyonluk ülkedeki seçim bizi hiç ilgilendirmezken Avrupa haber kanallarında bu seçimlere ciddi önem atfedildi. Myanmar veya Burma diye bizim sadece adını bildiğimiz ülkede, bir kadın siyasetçi, Aung San Suu Kyi, seçimi kazanarak  ülkenin yönetimini devraldı ve bu durum yine bizde önemsenmezken, o kadın siyasetçi AB ülkelerini ziyaret etti ve AB ülkelerinde ciddi rağbet gördü ve ana haber bültenlerinde sıkça yer aldı. Mali'de isyancı  Ensaruddin grubunun, ele geçirdiği Timbuktu'da çeşitli tarihi eserlere yönelik saldırıları, yine bu ülke kanallarında haber olurken, bizi yine hiç ilgilendirmedi. (Bu haberler neden önemli, sonra değineceğim)

Bütün bunları geçtim, yanı başımızda Suriye'ye bu kadar haber bültenlerinde yer ayrılırken ve bu ülke bizim için bu kadar önemliyken, açıkcası bizde doğru dürüst - birkaçı istisna- Suriye uzmanı yok...İran'ı iyi tanıyan fazla uzmanımız yok...Hatta Arap coğrafyasındaki 25 elçiliğimizde kariyer memuru olarak yaklaşık 135 kişi çalışıyor ve bu elçiliklerde sadece 6 diplomat Arapça biliyor(*)... Ve bu halimizle bu ülkelerin dinamiklerini bilip politika üreteceğiz!...Koca Afrika kıtasında üç yıl öncesine göre sadece 12 elçiliğimiz vardı...Yani dış dünyadan bu kadar uzağız. Zaten Afrika veya çok uzak başka bir ülke hakkında internette araştırma yapsanız, bulabileceğiniz Türkçe kaynak, bir iki gazete haberi, birkaç gezi notu...O kadar..

Halbuki biz kalkınmak ve hatta dünya devleti olmak için yola koyulmuşuz.. Yola koyulmuşuz ama bu çoğunlukla lafta... Kalkınmak için dış ticaretimizi geliştirmek zorundayız. Büyüyen sanayimize pazar, sanayimiz için hammadde temin etmek zorundayız ve üstelik Türkiye hammadde kaynağı bol bir ülke değil... Yani biz,  dışarıya bağımlıyız, dolaysıyla dünyayı doğru tanımak ve dünya ülkeleriyle daha fazla ilişki kurmak mecburiyetindeyiz. Dış ticareti büyütmek içinse dünyaya açılmak, başka kültürleri ve toplumları tanımak gerekir. Belki de biz, dünyayı yeterince tanımadığımızdan boş yere bu kadar cari açık veriyoruz...Türkiye'nin sanayi kapasitesi ve üretim kalitesi düşük değil ama pazar bulmakta zorlanıyoruz, biryerlerde bizim ürünümüze ihtiyaç duyan biri var ve biz ona, onun dilini, kültürünü bilmediğimizden belki de onun varlığından haberdar olmadığımızdan ulaşamıyoruz.. Belki de ithal ettiğimiz bazı mineralleri, üretildiği ülkeyi tanımadığımızdan, bağlantı kuramadığımızdan, aracı ülkeler veya komisyonculardan alıyor, gereğinden fazla ödeme yapıyoruzdur... O çok uzak durduğumuz ülkelerin bazıları ise ihtiyaç duyduğumuz zengin kaynaklara sahip.

Kendi bölgemizde bir iki atraksiyon yaparak, hemen dünya devleti olacağımızı sanmamızda dış dünyayı yeterince bilmememizden kaynaklanıyor. Bölgesel güç ile dünya devleti tanımı arasındaki farkı bilemeyecek kadar...

Hiç düşündünüz mü? Belgesellerde izlediğiniz Afrika, bu kadar ormanlık arazilere, nehirlere ve yer altı kaynaklarına sahipken niye fakirlik çekiyor? Hiç merak ettiniz mi, mesela 80 milyonluk Kongo'nun ( iki tane Kongo var, biri büyük, biri küçük) tarihi nedir, neye inanırlar, coğrafyalarında ne var, Belçika ile nasıl bir ilgileri var, yer altı kaynakları, madenleri nelerdir? ....Cevap, tabiki hayır olacaktır,  merak etmeyiz! Biz, bizden başkasını merak etmeyiz ki, başkasına da vakit ayıralım...

Böyle olunca da ticaretimiz geliştirmek, yatırım fırsatlarını değerlendirmek, hammadde temin etmek ve işlediğimiz ürüne pazar bulmak oldukça zor olacaktır.

Yurt içi gündemimiz, çoğunlukla politikacıların ağız dalaşı, terör  ve komşularımızdaki sorunlardan ibarettir. Eğitim sistemimizde de Avrupa birliği ülkeleri ve komşularımız haricinde diğer kültürlere, uzak coğrafyalara, medeniyetlere yer verilmez, verilmediğinden farkındalığımız olmaz ve merak etmeyiz...

Durum bu olunca da  zannediyoruz ki, birçok ülke sabah akşam, yemiyor içmiyor Türkiye'yi düşünüyor, ona kumpas kuruyor ve sanki herkes işini gücünü bırakıp bize karşı daha iyi nasıl komplo kurarızın peşinde...Durumu böyle algılayınca ülkelere bakışımız da, görüşlerimiz de, eylemlerimiz de tutarlı olmuyor...Mesela bizdeki Amerika karşıtlarının neden ABD karşıtı oldukları bile çoğunlukla meçhul...Yurtiçinde siyasi rakiplerine ABD destek veriyor, belki o yüzden..Kendilerine destek verse dost olacaklar..Birçoğu, sorsanız size anti-emperyalist olduklarından ABD karşıtı olduğunu söyleyecektir ama gerçekte anti-emperyalist görüşte olduklarından değil..Öyle olsa birçoğu ilk fırsatta ABD'ye koşmaz, hamburger tüketmek için can atmaz, parasını dolara çevirmek için fırsat kollamaz, çocuğunu eğitim için ABD'ye gönderme hesabı yapmaz, çocuğu ABD vatandaşı olsun diye doğumunu ABD'de yapmak için uğraşmaz, tatillerde Miami'ye koşmaz, Hollywood filmlerine ve dizilerine yapışmaz ve de Türkçe konuşurken araya ingilizce kelimeler serpiştirmeye can atmaz... Aslında ABD karşıtı görünmek, kitlelere aydın olduğunuz havasını vermek için son zamanlarda bulunmuş en iyi kılıf...Gerçekte ABD, ne dostumuz ne düşmanımızdır...Çıkarlarımız örtüşürse beraber hareket ederiz, çatışırsa rakip oluruz..

Moğolistan, yer altı madenleriyle yükselen bir yıldız, o yüzden seçimler önemliydi...Myanmar'lı kadın politikacı ülkesine döndükten sonra Alman televizyonu - DW- Almanya'dan giden yatırımcı heyetin Myanmardaki görüşmelerini ve değerlendirmelerini aktardı...Gayet tabiki yeni yapılanan ve dış dünyaya kapılarını açan 60 milyonluk Myanmar'da (**) Almanya'nın ticaret ve yatırım bağlantısı kurarak bu fırsatları herkesten önce değerlendirmesi gayet doğal... Mali'deki tarihi eserler zaten ilginizi çekmiyor, biliyorum, o haberin bir önemi yok... Burma da Bagan'ın , Kamboçya'daki Angkor'un bize bişey ifade etmemesi gibi...

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Ortalama bir Amerikalı da dünyaya bizim gibi bakıyor ama dünya onların ayağına geldiğinden ve de ülkenin ticari firmalarında, think-tank kuruluşlarında, araştırma ensitülerinde, üniversitelerinde ve kamuda bu tür konularda yetişmiş çok sayıda uzmanı olduğundan onlar adına sorun yok...Bizim böyle bir durumumuz olmadığından dünyaya böyle bakma lüksümüz yok...
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kısacası biz Türk insanı, kafamızda bir dünya yaratmış ve ona inanmışız...Bizim merkezinde olmadığımız coğrafyalara bir dünya kadar uzağız... Fakat Kenya'yı bir kaç koşucu veya atletten ibaret sanan bir toplumun yakın zamanda  dış ticaretinde büyük adımlar atması, hatta bazı ülkelerde hala konsolosluğu olmayan bir ülkenin dünya devleti olması da öyle kolay değil..Yanıbaşındaki Arap coğrafyasını bile doğru tanıyamayan ülkenin bu kadar büyük role soyunması, vizyon açısından güzel ama kabiliyeti, programı ve eylem planı hedefle tutarlı değil... Bunun için devlet olarakta toplum olarakta dış dünyaya daha çok açılmalıyız... Hem eğitim sistemimizde hem diplomasimizde...


[Dünya turu yapmadan ölmek, hayattaki en büyük kaybım olacağını düşünüyorum. Umarım birgün zamanım ve imkanım olacaktır. Ha bu arada Madagaskar, ada olup 587.000 kmkare ve 22 milyon nüfuslu bir yer ...:))]


---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(*) http://www.usak.org.tr/dyazdir.asp?id=871
Afrika ekonomilerinde görünüm için bakılabilir.
http://www.theatlantic.com/international/archive/2012/05/the-next-asia-is-africa-inside-the-continents-rapid-economic-growth/257441/
http://www.economywatch.com/economy-business-and-finance-news/africa-rising-can-the-dark-continent-outshine-its-former-colonial-masters.29-09.html
http://trumanproject.org/doctrine-blog/the-elephant-in-the-room-why-america-must-invest-in-africas-economy/
http://thehill.com/blogs/congress-blog/economy-a-budget/232635-why-investment-in-africa-makes-a-difference
http://www.worldfinancialreview.com/?p=1440
(**)http://en.wikipedia.org/wiki/Myanmar
http://en.wikipedia.org/wiki/Persecution_of_Muslims_in_Burma
http://en.wikipedia.org/wiki/2012_Rakhine_State_riots

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Niçin mi fikir değiştiriyorum? Çünkü ben fikirlerimin sahibiyim; Kölesi değil! Fikirlere karşı hiçbir taahhüdüm yoktur; ister korur, ister değiştiririm. Cenap Şahabettin

Ne kadar az bilirseniz; o kadar şiddetle müdafaa edersiniz. Bertrand Russell


Yarın yeni şeyler öğreneceğim..Ve bu nedenle bugünkü fikirlerim yarın değişebilir. Ben sadece verdiğim sözlerin tutsağıyım, düşüncelerimin ve fikirlerimin değil! Y.A

Konuşup anlaşamayacağım hiç kimse yoktur; anlaşamıyorsak konuşamadığımız içindir. Y.A

Sayfa Görünümü

Buradaki yazılar, tamamen kendi düşüncelerimi ve fikirlerimi içerir. Burada sunulan bilgilerin, kullanılan verilerin doğru ve güvenilir olması için gereken özeni göstermiş olsam da size doğruluğunu ve kesinliğini garanti edemem. Yazılarım, herhangi bir kişi veya zümreyi hedef almaz. Hiçbir kurum veya kuruluş ile bağlantılı değildir. Bu blog, kişisel bir blog olup yazıların yayım hakkı Yusuf Aygün'e aittir. Kaynak göstermek ve link vermek şartıyla yazılarımı kullanabilir, alıntı yapabilirsiniz... Her yazı, bir emeğin ürünüdür. Emeğe saygı göstermenizden dolayı teşekkür ederim.